-BİR YÜRÜYÜŞ EYLEDİK MÖHLAU MÜLTECİ KAMPINA
- YÜRÜYÜŞÜN FİLMLERİ
Wittenberg, 29.0.2012
Protestmarch 29.9. Wittenberg/Möhlau
Çağrı! Almanya’da mültecilerin bir aydır başlattıkları uzun yürüyüş Berlin’e geliyor
YÜRÜYÜŞTE DUYGUSAL ANLAR
Potsdam, 4.10.2012
Bugün özgürlük yürüyüşümüzün 27. günündeyiz. Geçtiğimiz akşam yazamadım çünkü Hannover'de 6 Ekim'de düzünlenecek olan eylem için benden bir metin yazmamı istemişlerdi onu yazmak zorundaydım. Dün akşam da yazamadım çünkü dün akşam bayıldım. Konaklayacağımız yer olan Petzam'a yaklaşmıştık, adresi tam bulamadık saat biraz geç olmuştu ve o gün biraz fazla yürümüştük. Yolda beklerken, aniden beni bir ter bastı, gözlerim karardı ve kendime geldiğimde yerde uzanmış olarak buldum kendimi. Arkadaşlar adımı seslenerek beni uyandırmaya çalışıyorlardı.
Dün uzun yürümemizin nedeni, hem yol biraz uzundu ama hem de yürüdüğümüz bir yol askeriyeye ait bir bölgeymiş, bu yoldan geçebilmek için askeri kimlik gösterme zorunluluğu varmış ve biz geldiğimiz yolu tekrar geriye dönüp yeni bir yoldan yürümek zorunda kaldık.
Brück'ten önce konakladığımız yerden hareket etmeden önce ordaki belediye binasının önüne bir yürüyüş düzenledik. Biz her zamanki gibi, pankartlarımızı açıp sloganlarımızı attık. Binanın içinden bir yetkili geldi, sanırım bu belediye başkanıydı. Bize "hoşgeldiniz" dedi. "Taleplerinizi basına anlatabilirsiniz" dedi ve hemen gitti. Bizimle ilgilenmedi. Bir süre sloganlarımızı attık ve basın açıklamamızı okuyarak buradan uzaklaştık, yürüyüşümüze devam ettik.
Brück'te eski bir binada konakladık. Boş ve harabe olan bu binada betonun üzerine izomatlarımızı sererek uyuduk. İlk gittiğimizde genç bir kızda gitar vardı. Kısa bir tanışıklığın ardından gitarla şarkılar çalıp söyledik. Tabii ki en başta Çav Bella şarkısı Türkçe olarak söyledik ama nakarat bölümlerinde diğer arkadaşlar da şarkıya katıldılar. Akşam gerçekleştirdiğimiz toplantıda önümüzdeki yol güzergahında neler yapabileceğimizi tartıştık. Bir grup tiyatrocu bizim için bir tiyatro oyunu sergilemek istediğini iletti bize. Tiyatronun konusu ve nasıl oynanacağı üzerine bu grupla yüz yüze görüşüp kaarar vermeyi uygun bulduk.
Brück'ten ayrılırken orada bizi ağırlayan bir kadın hatıra defterine bir şeyler yazmamızı istiyordu. Ben de devrimci fikirlerimi yazdım. Daha sonra aynı kadın elindeki Karawane gazetesindeki "migrant" adlı şiiri kimin yazdığını sordu ve "ben yazdım" dedim. Kadın birden boynuma sarıldı ve uzun süre beni bırakmadı ağlıyordu, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Ben de duygulandım doğrusu, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Daha sonra benim hayat hikayemle ilgili sorular sordu ve 15 yıl hapiste kalmış olmama çok üzüldü. Duygusal bir vedalaşmayla oradan ayrıldık. Otobana gidinceye kadar bizimle gelip, bize el salladılar.
Brück'e gelirken, bir cadde üzerinde yeni asıldığı belli olan faşist NPD partisinin tabelaları vardı. Tabelaların üzerinde çantaları sırtlarında ve umutsuzca iade edilen insanların resimleri varrdı. Fotoğrafın altına da "yabancılar evlerine dönsün" yazısı vardı. Bu afişlerin bizim geçtiğimiz cadde üzerine yeni asıldığı belli oluyordu. Afişlerin hepsi söküldü ve cadde ırkçı görüntülerden temizlenmiş oldu.
Potsdam'da benim için genç bir doktor geldi. Doktor Berlin'den gelmişti. Bayılmış olmamın nedeni olarak "sıvı yetersizliği" dedi. Ayağımdaki su toplayan ve çok ağrı yapan yeri de neşterle patlatıp pansuman uyguladı. Doktorla esprili konuşmalar yaptık. Berlin'e gitmeden ölmek istemediğimi söyledim ona. O da espiriler yaptı ve karşılıklı gülüştük. Ona bir Karawane gazetesi hediye ettim. Çok sevindi. O akşam, Türkiyeli bir öğrenci olan Emir bana tuzlu bir ayran yaptı. Bu tuzlu ayran beni kendime getirdi. Emir'le ilk kez Erfurt'ta gerçekleştirdiğimiz Break İzolation kampında tanışmıştık. Ateşin başında Türkçe marşlar söylerken tanıştık onunla. Nazım Hikmet'in şiirlerini ezbere biliyor. Daha sonra bizim yürüyüşümüze destek vermek için geldi ve birbirimize sarıldık. Arada bir gidip inşaat işlerinde çalışarak okul haçlığını çıkırtmaya çalışıyor. O akşam ayranın yarısını ağacı arkasına zulalamıştık ama sabah yürüyüşe başlama telaşıyla, ayranı almayı unuttuk. Yürüyüş sırasında ayranla ilgili espriler yapıp güldük.
Berlin Karawane grubu bizim Protest Marsch için yeni bir afiş bastı. Kırmızı bir zemin üzerinde bizim yürürken arkadan çekilmiş bir fotoğraf koyulmuş ve beyaz yazılarla neden Berlin'e yürüdüğümüze dair yazı koyulmuş. Artık bu yeni afisleri dağıtıyoruz.
Birazdan yürümeye başlayacağız. Artık önümüzde yalnızca bir konaklama yeri kaldı. Berlin'e varmadan önceki konaklama yerimiz Postdam. Postdam'da iki gece kalacağız ve Cumartesi günü Berlin'de olacağız. Postdam'da mülteci kampını ziyaret edeceğiz, sonra bir miting yapacağız.
Diğer koldan devam eden otobüsteki arkadaşlar daha erken Berlin'e varacaklar. Onlar ayın 4'ünde Berlin'de olacaklar. Biz de Cumartesi günü Berlin'de olacağız.
Biraz önce Potsdam'daki konaklama yerinde, diğer koldan gelen otobüsteki arkadaşlarımızla bulştuk. Berlin'den gelen arkadaşlar kırmızı bir bez üzerine yumruk amblemi yapap getirdiler. Bu bayrakları yaptırmak istedik ama bayrak başına 12 euro istediler. Arkadaşlar bir şablon yaptılar ve kırmızı bir bez üzerine bu şablonla amblemi çizdiler. Böylece eylemimizin bir bayraklı amblemi de olmuş oldu. Bayraklarımız ve pankartlarımızla otobüsü karşılamak için otobana kadar yürüdük. Beklediğimiz zaman süresinde yağmur yağarken biz halay çektik. Darbuka eşliğinde Kürt halayı çektik. Karanlıklar içinden otobüsün ışıkları göründüğünde biz coşkulu sloganlarımızı attık. Otobüsten inen arkadaşlarımızla kucaklaştık ve bir duygusal an daha yaşandı. Bir aydır aynı amaç için yollardaydık ve artık birbirimizi iyi tanıyorduk. Birbirimize alıştık ve her buluşma ve ya ayrılma sahnelerinde duygusal anlar yaşıyoruz.
Potsdam'da önce Zawche mülteci kampını ziyaret ettik. Ordaki Afrikalı bayan bir arkadaş megafondan şarkılar söyledi ve sloganlar attı. Kampın içindeki insanlarla sohbetler ettik. Kampta görevli olan pedegog ile de sohbet ettik, o da bizim eylemimizi destekliyordu. Biz mülteci kampına gittiğimizde zaten çocukların ellerinde bizim yürüyüşün kartları dolaşıyordu. Kampta kalan çocuklar bizim kartları dağıtıyorlardı. Bu görüntüleri görmek insanı heyecanlandırıyor.
Yürüyüşümüz boyunca bize destek veren Alman arkadaşlarla doğal olarak sohbetler ediyoruz. Onların birçoğunun aile büyükleri Naziler döneminde askerlik yapmışlar ve ya Nazi faaliyetlerine katılmışlar. Ama şimdi çocuklarına ya da torunlarına anlatırken kendilerinin Nazi kamplarında tutulan insanlara yardımcı olduklarını söylüyorlarmış ama bu anlatımlar doğru değil tabi. Alman arkadaşlarla sohbet ederken onlara; sizi Nazi belasından biz komünistler kurtardık" diyorum ve onlar bunu kabul ediyorlar. Elbette ki bu normal bir durum. Almanya kültürünün gerçekliği bu. Ama ne güzel ki onların çocukları şimdi antifaşist faaliyetler yürütüyorlar. Akşamları gerçekleştirdiğimiz bir toplantıda bir Alman bayan, okullarda Almanların üstün insan olduğu yönünde eğitim verildiğini anlatıyordu. Bizim eylemimiz doğunun barbar diye adlandırılan komünalist yaşam alışkanlıklarına sahip olanlarla, batının yanızlaştırılmış ve üstün insan oldukları yönünde kendilerine bir yığın eğitim verilmiş insanlarının arasındaki mesafeyi kapatıyor ve bizlerin aslında aynı varlıklar olduğumuzu öğretiyor. İnsanlar arasında kaynaşma ve dayanışma duygularını güçlendiriyor. Bizizim hepimizin ortak noktası, insanlık dışı bir sistem olan kapitalizm karşıtlığıdır. Sürekli sokakta oluşumuz ve kapitalizme karşı eylem halinde oluşumuz bizim birbirimize karşı önyargılarımızı ortadan kaldırıyor.
4.10.2012
Turgay Ulu
Potsdam