Berlin, 15.10.2012
Şu anda yeni bir toplantıyı başlatmak üzereyiz. Ama bu seferki toplantımız rutin bir toplantı değil. Biraz önce bir sokak muharebesinden döndük. Yaklaşık 6 saat boyunca sokaklarda, bizim sayımızın çok çok üzerinde olan polis sürüsüyle boğuştuk. Daha doğrusu, dünyanın her yerinde sermaye sınıfının koruyucu gücü olan polis sürüsü, biz direnişçileri boğmaya çalışıyordu.
Foto: nd/Camay Sungu
Toplantımızın ilk maddesi gözaltına alınan arkadaşlarımızla ilgili kitleyi bilinçlendirmek oluyor. Şu ana kadar tespit edebildiğimiz kadarıyla 23 arkadaşımız göz altına alındı. Bunların içinde mülteci olanlar da var aktivistler de var. Kameramanlar ve kendi ellerindeki fotoğraf makinasıyla ya da cep telefonuyla polis vahşetini belgeleyenler özellikle göz altına alındılar ki bu vahşet gizli kalsın.
Haberdar ettiğimiz hukukçuların bize aktardıkları bilgilere göre, göz altına alınan arkadaşlarımız tutuklanmayacaklar, onlar yaklaşık 6 saat göz altında kalacaklar ve parmak izleri alındıktan sonra serbest bırakılacaklar. İsterlerse bu arkadaşlarımızı 48 saat göz altında tutabilirler. Ama işlemlerini tamamladıktan sonra bırakacaklarını söyledi avukatlar. Fakat gözaltında olan arkadaşlarımızdan mülteci olanlar, kayıtlı bulundukları mülteci kamplarına gönderilebilirlermiş.
Şimdi polisin bizim buradaki direniş çadırlarına karşı yaklaşımı değişecektir. Her duruma karşı hazırlıklı olmak zorundayız. Önce gözaltındaki arkadaşlarımızın akibetini bekleyeceğiz. Daha sonra bu yeni duruma karşı neler yapabileceğimizi konuşacağız.
Dün akşam rutin toplantımızı yaparken Nijeryalı bir grup mülteci çadırımıza geldiler ve Berlin'deki Nijerya konsolosluğundan mültecilerin iade edileceği haberini verdiler. Bunun üzerine hemen bir sonraki gün için bu konu üzerine taplantı yapma kararı aldık. Bu sabah henüz toplantı saati yeni gelmişken durumun acil olduğu haberini aldık. Bulunduğumuz direniş çadırlarından Nijerya konsolosluğunun bulunduğu yere kadar yürüdük. Bir grup Nijeryalı önden giderek kapıları açtılar ve arkasından diğer kitle girdi içeriye. Sayımız yaklaşık elli kişi kadardı. Bir kısmımız içeri girerken bir kısmımızda konsolosluğun dışında, iadeleri protesto içeriyi taşıyan sloganlar atmaya başladık ve pankartlarımızı açtık. Konsolosluğun kapısından içeri girmek biraz uğraştırdı. Kapıda duran siyahi bekçi biraz güçlüydü. Ama alttakilerin kas gücüne dayanabilecek gücü yoktu. Kapının bir tarafından bekçi, diğer tarafından biz bastırdık ve kazanan biz olduk.
İçerde Nijeryalı arkadaşlar megafondan iadeleri protesto eden konuşmalar yaptılar. Uzun bir süre sonra olay yerine polisler geldiler. Bir kısmımız içerde kaldı, bir kısmımız da dışarda kaldı. Polis kapıları kapattı.
Polisin içerde kalan arkadaşlarımızı göz altına almasını önlemek için kol kola girdik ve polis otolarını kuşattık. İçerden kolu kelepçeli çıkan her arkadaşımızın olduğu bölgeye doğru kol kola girerek yürümeyi denedik. Bu sırada polis bize vahşice saldırdı. Kenetlendiğimiz yerden tek tek kopartılanlarımıza polis vahşice vuruyordu. Onlar bir taraftan çekip gözaltına almaya çalışıyorlardı, biz de öbür taraftan tutup gözaltını engellemeye çalışıyorduk.
Biraz önce aldığımız bir habere göre arkadaşlarımızdan bir kısmı serbest bırakıldı ve bir kısmı için de işlemler devam ediyormuş. Bu arada biz bu vahşi polis saldırısını protesto etmek için polis merkezine doğru bir yürüyüş düzenleme kararı aldık.
Polisle yakın mesafeden gerçekleşen karşılıklı vuruşma yaklaşık 6 saat sürdü. Onlar bizi konsolosluğun önünden uzaklaştırmaya çalışırken, biz de binaya yaklaşmaya çalışıyorduk. Polis tek tek yakaladığı arkadraşlarımızı yere yatırıp darp ederek kelepçeliyordu. Biz de birbirimizden kopmamak için sıkıca kol kola giriyorduk ve direnmeye devam ediyorduk. Bu boğuşmalar sırasında bir çok arkadaşımız yaralandı.
Konsolosluğun önünden arkadaşlarımızı götüren araçların önüne oturduk ve arabaların geçmesini engellemeye çalıştık. Ancak sayımız azdı ve bu direnişi ancak bir yere kadar sürdürebildik. Sonunda bizi binanın önünden zorla uzaklaştırdılar. Biz de oradan direniş kampımızın olduğu yere kadar yürüme kararı aldık. Yolda sloganlar eşliğinde yürürken polis bir kez daha saldırdı. Bizlerin gözlerine gaz sıktılar. Tek yakaladıkları arkadaşları darp ettiler. Burda yaralanan bir arkadaşımız hastaneye kaldırıldı. Yaralanan kadın arkadaş elindeki kamerayla çekim yapıyordu. Polisin vahşi saldırısını belgelediği için onu vahşice yaraladılar. Polisle olan çatışmamız devam ederken bir aradaş elbiselerini çıkararak protesto da bulundu.
Avrupa ülkelerinde demokrasi ve insan hakları olduğuna dair yalanların maskesini bir kez daha düşürdük.
Bir aylık yürüyüşümüzde izolasyon kamplarını deşifre etmiştik, şimdi başkentteyiz ve bu sefer de iade merkezlerini deşifre ediyoruz.
Polisle süren 6 saatlik boğuşmayı telefondan ve internetten tüm anti kapitalist ve anti faşist güçlere bildiridik. Biz polisle boğuşurken olay yerine gelen insan fazla olmadı. Biraz daha kalabalik olabilseydik. Arkadaşlarımızın gözaltına alınıp götürülmesini daha da geciktirebilirdik.
Çadırlarımızın bulunduğu meydana doğru yürürken, hiç bir neden yokken polisleraniden üzerimize çullandılar. Bir yandan bizlere vahşice vuruyorlardı bir yandan da gözlerimize biber gazı sıkıyorlardı. Bura da da bir kaç arkadaşın kollarını bükerek kelepçeleyip gözaltına aldılar.
Direniş çadırlarımıza döndükten sonra, arkadaşlarımızın bulunduğu polis merkezinin önüne bir yürüyüş düzenleme kararı aldık. Zaten bu sırada çadırda çok sayıda insan toplanmıştı. Toplantıyı her kese açık bir şekilde yaptık.
Oldukça kalabalık bir kitleyle, arkadaşlarımızın tutulduğu polis merkezine doğru yürümeye başladık. Hepimiz öfkeliydik. Yürüyüşü çok sert ve hızılı adımlarla yapıyorduk. Sürekli sloganlar atıyorduk. Polis bizi ana caddelerin olduğu bazı noktalarda durdurmaya çalıştı. Ancak bunu başaramadı. Yolumuzun üzerinde, bir kaç kez kurulan polis barikatlarını aşıp geçtik. Yol boyunca apartmanlardan bizleri alkışlayarak destek verenler coşkumuzu artırıyordu.
Polis merkezinin önünüde samba müzik grubumuz müzik çalıyordu. Sloganlar ve marşlarımazla, arkadaşlarımızın tamamı serbest bırakılıncaya kadar bekleme kararı almıştık. Elimizdeki megafondan gelişmelerle ilgili olarak kitleyi anında bilgilendiriyorduk.
Bir süre sonra avukatlarımız tutuklu bulunan her kesin serbest bırakılacağı haberini verdi. Bu haberi sevinçle karşıladık. Arkadaşlarımız bizim bulunduğumuz toplanma yerine gelinceye kadar bekleme kararı aldık. Akşam geç saatlere kadar bekledik. Bekleme sırasında değişik dillerde ve değişik tonlarda devrimci türküler, marşlar söyledik. Halaylar çektik, danslar yaptık.
Gözaltından tek tek bırakılan arkadaşları slogan ve alkışlarla, zılgıçlarla karşıladık. Palis merkezi üzerinde bir basınç yaratmıştık. Bizi kolaylıkla ve tepkisiz bir şekilde göz altına alamayacaklarıanı anlamış oldular. Hiç bir mücadele arkadaşımızı yalnız ve sahipsiz bırakmayacağımızı onlara göstermiştik. Serbest bırakılan arkadaşlara sarıldık ve sevincimizi paylaştık.
Polis bu işgal eylemiyle bizi başka ülkenin topraklarına izinsiz girmekle suçluyor. Böylece ülke içindeki sınırların yanında uluslararası sınırları da delmiş olduk. Avrupa Birliği'nin "sınırsız" söyleminin yalan olduğunu bir kez daha deşifre ettik. Kapitalizm sınırlar ve baskılar üzerine kurulmuş bir sistemdir.
Tüm arkadaşlarımız serbest bırakılıp aramıza döndükten sonra, direniş çadırlarımıza geri dönme kararı aldık. Tanvay istasyonuna kadar yürüdük. Yolda ve tren istasyonlarında da slogaanlarıızı haykırmaya devam ettik. Sevinçli ve coşkuluyduk. Her kesin yüzü gülüyordu. Daha öncesinden yaşanan çeşitli sorunlar bir anda eylemin etkisiyle yok oluvermişti. Hep bir arada olma dayanışma duygularımız en üst noktadaydı.
Bir günümüz işgal ve çatışma içinde geçti. Fransa'daki kağıtsızlar hareketinin de bizimle dayanışmak için eylem yapma kararı aldığını duyduk. Avrupa'nın ölü toprağını dinamitleyen bir etki yaptı bu eylemimiz. Polisin pek alışkın olmadığı bir direniş gösterdik gün boyunca.
15.10.2012
Turgay Ulu
Berlin