Berlin, 22.10.2012
Bu sabah, Berlin'e geldikten sonraki ilk kamp ziyaretimizi gerçekleştirdik. 600 km yürüyüp Berlin'e geldikten sonraki üçüncü pratik eyelemimiz oldu bu. İlk büyük eylemimiz parlementoya yürümek olmuştu. 7 bin kişiyle, bütün renkleri birleştirerek etkili ve birleşik bir çıkış yapmıştık. Ondan sonra da Nijerya konsolosluğunu işgal ettik ve 6 saat süreyle polisin vahşi saldırısına karşı direndik.
Bu çatışmalarda yaralanarak göz altına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılması için kalabalık bir kitleyle karakola yürüyüp göz altına alınan arkadaşlarımızı geri almıştık.
Daha önce Schönefeld mülteci kampına karşı bir Nazi saldırı olmuştu. Bu sabah saat 7.30'da Oranien platzdaki direniş çadırlarımızda toplanarak bu mülteci kampına doğru hareket ettik. Buluşmayı çok erken bir saatte gerçeekleştirdiğimiz için katılan insanların sayısının az olacağını tahmin etmiştik ama o kadar da az olmadı. Schönefeld mülteci kampı, Berlin'e çok uzak değil ama yürünerek gidecek kadar da yakın değil. Schönefeld mülteci kampına varmak için bir kaç tren değiştirerek gittik. Yanımızda hiç eksik olmayan sarı renkli 10 dilde "özgürlük" yazan bayrağımız gene vardı.
Schönefeld'deki mülteci kampı, bizim Würzburg'tan buraya kadar gerçekleştirdiğimiz yürüyüş sırasında baskınlar düzenlediğimiz diğer mülteci kampları gibi izolasyon özelliği taşıyan bir kamptır. Schönefeld'deki mülteci kampı, şehirden çok uzak noktada kurulmuş bir kamptır. En son otobüstan indikten sonra kampın olduğu mekana ulaşmak için epeyce bir mesafe yürüdük. Bu yürüyüş sırasında sarı bayrağımız açık olduğu için polis yolda önümüzü kesti ve bu şekilde pankart açarak izinsiz yürüyemeğeceğimizi söyledi. Biz bu sırada zaten mülteci kampına epeyce yaklaşmıştık. Fiilen yürüyerek kampın içine kadar girdik. Kampın içinde bulunan şef bize itiraz etti ve bir kez daha polisi çağırdılar. Polis bizim burada gösteri yapamayacağımızı söyledi. Biz de onlara kamptaki arkadaşlarımızı ziyaret etme hakkımızın olduğunu söyledik. Kampta kalan ve bizim yürüyüşümüze başından beri katılmış olan bir arkadaşımız bizlerin onu ziyaret ettiğini ve kendisinin misafirleri olduğumuzu söyledi. Biz topluca arkadaşımızın odasına girdik. Orada oturmaya devam ettik.
Schönefeld'deki mülteci kampında yaptığımız incelemelere göre, geçtiğimiz günlerde gece saat 02 civarlarında, mülteci kampının etrafında bulunan tel örgüleri keserek girmişler ve camları kırarak bir kadın ve bir erkeğin yatmakta olduğu odanın içine siyah renkli motorin yağı atmışlar. Doğal olarak içerde bulunan insanlar korkmuşlar, kadın psikolojik travma yaşamış. Saldırıyı gerçekleştiren faşistler, kampın duvarlarına ırkçı içerikli sloganlar yazarak kaçmışlar.
Kampın içinde kalan mülteciler, can güvenliklerinin olmadığından şikayet ediyorlardı. Bu kamp Berlin merkezine yakın bir noktada bulunuyor. Ancak burası başka bir eyalet olduğu için bu kampta kalan mülteciler residezflicsh yasasından dolayı Berlin'e gelemiyorlar. Bu kampa zaten otobüsler saatte bir gidiyor. Nazi saldırısı gerçekleştirildikten sonra da bu kampa gidip gelen otobüsler engellenmiş. İnsanlar kampın dışına ulaşmakta zorlanıyorlar.
Kampın içindeki odada oturmaya ve sohbet etmeye devam ederken polisler, yanlarında kampın şefi ile birlikte tekrar geldiler ve buradan çıkmamız gerektiğini söylediler. Ancak biz oturmaya devam ettik. Misafiri olduğumuz arkadaş bize çay yaptı. Bu mülteci kampında konuştuğumuz insanlardan bir kaçı, Berlin'de bulunan direniş çadırlarımıza geleceklerini söylediler. Ayrıca önümüzdeki günlerde bu kampın önünde bir gösteri düzenlemeyi kararlaştırdık.
Schönefeld kampına giderken, yol üzerinde yeni yapılmakta olan bir hava alanı gördük. Bu hava alanı için çok yüksek bir sermaye yatırıldığını anlattı Almanyalı arkadaşlar.
Bu günkü toplantımıza değişik çevrelerden yeni insanlar katıldı. Bir sol parti bizim için kampanya düzenlemek istediğini söyledi ve bu konuda bizim görüşümüzü aldı. Başka bir arkadaş da Leipzig'de bizim Nijerya işgali eylemimizle dayanışmak için bir yürüyüş düzenlemek istediklerini aktardı. Bizden bu yürüyüşe katılımların olmasını talep ettiler. Ayrıca Hannover'de düzenlenen eylemde yaptığımız gibi, bir bildiri yazmamızı istediler. Diğer bir arkadaş da faşist saldırıların yıldönümlerinde Almanya çapında yürüyüşler yapmak istediklerini ve bu konuda birlikte neler yapabileceğimizi sordu. Bununla ilgili olarak bir kampanya gerçekleştirmek istediklerini söylediler ve bize yazılı bir davatiye verdiler. Birlikte eylemi nasıl yapabileceğimizi sordular.
Bu akşamki toplantıdan çıkan en önemli sonuç, artık bizim eylemimizin yalnızca mültecilerin sorunlarıyla sınırlı bir eylem olmadığının her kes tarafından anlaşılıyor oluşudur. Önümüzdeki süreçlerde eylem planı yapmak isteyen kesimler bizimle birlikte eylem yapmak istediklerini bildiriyorlar.
Direnişimizin boyutu giderek yayılıyor. Aramızda iki taktiğin ortaya çıkması, eylemin çatallaşmasına yol açsa da genişleme etkisini sürdürmeye devam ediyor. Belki de iki taktiği bir arada kullanabilirsek eğer, daha güçlü bir biçimde yolumuza devam edebiliriz.
Bu akşamki toplantımızın ana konularından biri de açlık grevi yapan arkadaşlarımızla nasıl bir koordinasyon sağlayacağımız konusudur. Bunun yol ve yöntemlerini her kesin katıldığı bu toplantıda belirlemek için uğraşıyoruz.
Şimdi iki taktiği bir arada sürdürme çabası ve isteği yavaş yavaş öne çıkıyor. Önce aramızda genel ve birleşik bir taplantı yapıp nasıl birleşebileceğimizi tartışacağız.
Bugünkü toplantımızda yürüyüşümüze başından beri katılan bir arkadaş, bu ikili grubun oluşmasının aynı dili kullanan ve aynı ülkeden gelmiş olanların kendi aralarında saflaşmasından kaynaklandığı tespitini yaptı ve bu duruma bir son vermek gerektiğini söyledi.
Toplantımızda bu akşam bir sakinleşme havası seziliyor ve birleşme istek ve eğilimleri öne çıkıyor. Bu güne kadar gerçekleştirdiğimiz eylemin yaratmış olduğu bir kültür var. Bu kültürün etkisiyle çelişkilerimizi çözmek daha da kolay olacak gibi görünüyor.
Bir konuşmacı, ortaya çıkan bu ikili görünümün arkasında ismini vermek istemediği dışardan bir grubun yönlendirmesi olduğu tespitini yaptı. Ama bu konuda herhangi bir isim vermeyeceğini söyledi. Bu konuşmacı, sözünü ettiği grubun mülteci direnişini böldüğünü ve o grubun ismini vermek istemediğini söyledi. Daha sonra bu konuşmacı arkadaş o grubun ismini de verdi. Ama biz burada bunu yazmayı gerekli görmüyoruz. Çünkü Almanya'daki grupların teori ve pratiklerini henüz çok yakından tanımıyoruz. Bu konularda ayrıntılı analizler yapabilmek için biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Bu güne kadar yaşadığımız çelişkiler ve olumsuzluklar üzerine bu bir kaç gündür insanlar düşünnüş oldular, şimdi daha sakin bir kafayla düşünüldüğü için toplantıda olumlu bir hava esiyor. Ama gene de bu konuyu çözmek için bu günkü zamanımız yeterli değil.
Öte yandan açlık grevi taktiğini uygun bulan arkadaşlar, bir iki gün içinde açlık grevine başlayacaklar. Bir yandan da sokak eylemlerimizle ilgil plan ve hazırlıklarımız devam ediyor. İki koldan tek bir güce karşı direnişimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Yoğun bir pratik içinde bulunduğumuz için dünyanın diğer noktalarında sürmekte olan devrimci mücadelelerle ilgili ayrıntılı inceleme yapma zamanımız olmuyor. Teorik konular üzerine inceleme yapmak için ise hiç zamanımız olmuyor. Dünyadaki politik gelişmelerle ilgili olarak çok kısa zaman aralıklarında ancak genel haber başlıklarına göz atabiliyoruz. Direniş süreci içinde önemli birikimler edinmemizin yanında, özellile teorik konulara yoğunlaşma şansını kaçırmış oluyoruz.
Bir yandan mücadelemizi devam ettirirken, bir yandan da içimizde çeşitli nedenlerden kaynaklanan çelişki ve sorunları çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz. Şimdi bir sınavla karşı karşıyayız. Bu noktada tarih bizi yargılayacaktır. Olumlu ya da olumsuz olarak tarihe bir not düşmüş olacağız.
Çelişkilerimizi çözmek için iki yöntem önerisi var. Birincisi toplantıları yalnızca mültecilerin yapması gerektiği ve kararları yalnızca mültecilerin vermesi gerektiğini savunan bir görüştür. İkinci görüş toplantıların hep birlikte yapılması görüşüdür. Şimdi bu konuda nasıl bir çözüm geliştirebileceğimizi tartışacağız.
Bölen ve ayıran görüşler mücadelemizin genel gidişatına zarar veriyor. Direnişe katılan her kesin söz ve karar hakkı olmalıdır. Birlikte karar verip birlikte yapmalıyız.
22.10.2012
Turgay Ulu
Berlin